Salih Bahtiyar
  Türkiye’nin Biyoçeşitliliği
 

TÜRKİYE’NİN BİYOÇEŞİTLİLİĞİ

Biyolojik çeşitlilik, ekosistemlerin insanlığın gönenci için elzem olan yaşam destek sürecini sürdürebilme yeteneğinin ve sağlıklı çevrenin bir göstergesidir.

Biyolojik çeşitlilik üç önemli parçadan oluşur ki yapılmakta olan çalışma kapsamında bu parametrelerin tarım, balıkçılık, ormancılık ve koruma alanları gibi ‘’doğa koruma’’ olarak belirlenen alanda ele alınması elzemdir.

Genetik Çeşitlilik: kalıtsal olarak geçen ve varoluşun fiziki ve biyokimyasal karakteristiklerini belirleyen biyokimyasal paketler olarak tanımlanabilir. Genetik çeşitlilik belli bir tür, populasyon, varyete, alt-tür ya da ırk içindeki gen farklılığıyla ölçülür. Bu tür farklılıklar; örneğin, evcil hayvanlar ve tarımsal ürünlerin üretilmesini ve yaban hayatında değişen koşullara uyum sağlamasını sağlar.

Tür Çeşitliliği: Bir grup organizma genetik olarak benzerlikler gösterir ki karşılıklı ürer (interbreed) ve türler olarak adlandırılan üretken (fertile) canlıları yaratır. Tür çeşitliliği, genellikle belli coğrafi sınırlar içindeki türlerin toplam sayısı kapsamında ölçülür.

Ekosistem Çeşitliliği: Bir ekosistem  bitkiler ve hayvanlar ile toprak, su, hava, mineraller gibi cansız varlıklardan oluşur. Topluluklar ve çevreleri ile olan ilişkileri arasında ve içindeki fonksiyonel ilişkiler karmaşıktır ancak, bunlar su sirkülasyonu, toprak oluşumu, enerji akışı gibi ana ekolojik süreçlerin de mekanizmasını oluşturur. Bu süreçler canlı toplulukları için gerekli olan gıda’yı sağlar ve böylece kritik bir karşılıklı bağımlılık oluşur (WWF, 1991). Bir anlamda bu bağımlılığın sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının en temelinde yatan olgu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

                                                            Türkiye’nin Biyoçeşitliliği 

Türkiye Avrupa ve Orta Doğunun en zengin biyolojik çeşitliliğe sahip ülkesi olup, Avrupa kıtasında biyolojik çeşitlilik açısından dokuzuncu sıradadır.

Ülkenin 7 coğrafi bölgesinin her biri ayrı iklim, flora ve fauna özellikleri gösterir ve dünyanın en önemli üç ekolojik bölgesine sahiptir (Yaşlı kolşik ormanlarıyla Kuzey-doğu Anadolu kolşik florası/ormanlar; Orta Anadolu’nun step tipi otlakları; ve dünyanın varolan en geniş yayılımlı Selvi (Cupressus sempervirens) ve Sedir (Cedrus libani) ormanlarını ile maki vejetasyonu, önemli kıyı habitatlarıyla Akdeniz bölgesi).Türkiye 120 memeli, 400’ü aşkın kuş türü, 130 kadar sürüngen, 400’e varan balık türü ile biyolojik çeşitlilikte tür çeşitliliği açısından çok zengindir.

Türkiye’nin coğrafi yapısının farklılığı yüksek endemizm ve genetik çeşitliliği sağlar.

Türkiye, iki önemli Vavilovyan gen merkezinin kesiştiği noktada yer almaktadır:
Akdeniz ve Yakın Doğu. Bu iki bölge tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkışında çok önemli bir role sahiptirler. Türkiye’de beş ayrı “mikro-gen merkezi” bulunmaktadır.

Son otuz yıl içinde yerel ve ithal soyların kullanımıyla geliştirilen ve kaydedilmiş olan tahıl çeşidi 256 olup; bunun 95’i buğday, 91’i mısır, 22’si arpa, 19’u pirinç, 16’sı süpürge darısı, 11’i yulaf ve 2’si de çavdar çeşididir. (Çevre Bakanlığı, 2001)

Sürdürülebilir Olmayan Kavramı ile Belirgin Bir şekilde Çevresel ve Sosyal Bozulmalar

Türkiye florası, kültürü yapılmış önemli tarımsal bitki türlerinin yabani akrabalarını ve bu türlerle ilgili genetik çeşitliliği kapsar. (örneğin; buğday, nohut, mercimek, elma, armut, kayısı, kestane ve antep fıstığını bu türler arasında sayabiliriz). Bahçe bitkileri ise; üretilmekte olan yaklaşık 50 cinsi ve yetiştirilip dağıtımı yapılmakta olan 100 kadar türle beraber yerli varyeteler ve diğer kaynaklardan gelenlerle beraber 200’ü bulduğu düşünülmektedir.

Bu çeşitlilik meyve türlerinde de belirgin olup 138 civarında olduğu tahmin edilen meyve türlerinin 80’i Türkiye’de yetiştirilmekte, tropikal ve sup-tropikal meyvelerin girmesiyle bu sayı artmaktadır. Tarım türlerinde yabani asma türünü (Vitis silvestris) de barındıran Anadolu üzüm asmasının (Vitis vinifera ) gen merkezidir (Çevre Bakanlığı, 2001).

Yerli çiftlik hayvanı türleri açısındansa; yedi sığır, 18 koyun, dört keçi, yedi at ve sekiz kümes hayvanı ve Ankara tavşanını içermektedir. Kuzey geçiş kuşağında yaşayan ‘Karakul’ ile Kars yöresinde yaşayan ‘Tuj’ gibi bazı koyun varyetelerinin soyları tükenme tehlikesi altındadır. Tehdit altındaki diğer bir yerli hayvan ırkı da, tamamen yok olmasının önlenmesi için koruma altına alınan Ankara keçisidir (Çevre Bakanlığı, 2001).

Türkiye, Avrupa kıtasında bulunan bitki türlerinin %75’ini barındırmakta olup, bunun üçte birini endemik bitkiler oluşturur. Anadolu faunası 80.000'in üzerindeki tür zenginliğiyle de dikkati çekmektedir. Alageyik ve Sülün'ün anavatanı Anadolu olup, Bozayı, yaban domuzu, Kurt, Vaşak başta olmak üzere memelileri barındıran Anadolu’da yok olduğu düşünülen Anadolu Leoparının izlerine rastlanıldığı bilinmektedir.

Kuş göç yolları üzerinde bulunması sebebiyle, Türkiye pek çok kuş türü için anahtar ülke konumundadır. Ülkemizde yaklaşık 454 kuş türü olduğu bilinmektedir. Bunlardan bir kısmı global olarak tehdit altında olan türlerdir.

Akdeniz ve Ege kıyıları kıyıları nesli tehlike altındaki, Caretta caretta ve Chelonia mydas türü deniz kaplumbağaları ile Akdeniz Foku (Monachus monachus)’nun yaşam alanıdır.
Akdeniz Fokunun Ege, Akdeniz ve Karadeniz’deki populasyonu sabit olmayıp bu tür Karadeniz ve Marmara’da yok olmak üzeredir. Türkiye denizlerinde, 1970lerde 150 ila 300 arasında Akdeniz Foku bireyi tahmin edilirken, bugün 100’den az birey kalmıştır. Türkiye denizleri deniz memelileri (Cetaceans) açısından da zengindir. (Dr. Bayram Öztürk, Bilgi Notu, 2002).

Ancak, tüm bu deniz canlıları; bilinçsizlik nedeniyle kasti öldürmeler, turizm ve aşırı kentleşme nedeniyle kıyıların tahrip edilmesi ve aşırı balıkçılık nedeniyle balık stoklarının azalması gibi nedenlerle tehdit altındadır.

Türkiye’deki bitki türlerinin %33’ü endemiktir. Yaklaşık 3.000 endemik toplam 9.000’den fazla bitki türü içeren zengin florasında 500’den fazla soğanlı bitki; kardelen, karçiçeği, siklamen, lale, çiğdem türleri ile uluslararası çiçek soğanı ticaretinde çok tanınır (Atay, 1996).

Yüksek endemizme sahip Türkiye florası, tıbbi ve aromatik bitkiler açısından da oldukça zengindir. Bu yüksek endemizm düzeyi, Türkiye’ye bu türlerin, özellikle de dünyanın büyük bölümünün bağımlı olduğu tahılların türetildiği yabani türlerin yeterince korunması, tehlike altına girmemesi veya yok olmaması konusunda daha da büyük bir sorumluluk yüklemektedir.

19. ve 20. yüzyılda Türkiye’deki sekiz endemik bitki türünün soyunun tükendiği kesinlik kazanmıştır. Bunlardan ikisi Keban Barajı su toplama havzasının doldurulması sırasında sular altında kalarak, diğerleri ise aşırı otlatma ve yerleşimin yol açtığı tahribat sonucunda yokolmuştur. (Çevre Bakanlığı, 2001).

Türkiye’deki soyu tükenmiş fauna türleri hakkındaki bilgi çok sınırlı olup, bazı omurgalı türlerinin tükendiği bilgileri vardır. Kunduz’un (Castor fiber) geçtiğimiz yüzyılın başlarında Türkiye'de nesli tükenmiştir. Amik Gölü'nün tarım amacıyla kurutulması sonucu Türkiye için endemik bir tür olan yılanboyun'un (Anhinga melanogaster rufa) soyu tükenmiştir.
endemic
Türkiye’deki balık türü sayısı 472’dir ve bunların 50’si tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Bugüne kadar yapılan
çalışmalar sonucunda, tatlısu balıklarından 26 familyaya bağlı 192 tür belirlenmiştir.

ENDEMİK: Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılış gösteren (yaşam alanı belirli bir bölgeyle sınırlı) canlı tür.

EGZOTİK: Dışarıdan gelmiş, yabancı tür.
 

Safran
(Crocus chrisanthus)

Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt

Üçgül
(Trifolium purpureum)
Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt

Yabani Karanfil/ Endemik
(Dianthus erinaceus)
Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt

Lale

(Tulipa sylvestris)

Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt

 
Civanperçemi
(Cirsium hypoleucum)
Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt
Sinek Mantarı
(Amanita muscaria)
Fotoğraf: Ilgaz Akata

Kardelen
 (Galanthus elwesii)
Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt

Dam Koruğu
(Sedum sempervivoides)

Fotoğraf: Prof. Dr. Latif Kurt

Türkiye, bitki çeşitliliği açısından dünyanın zengin coğrafyalarından birinde yer alıyor.

Dünya, bitki çeşitliliğiaçısından 37 farklı bölgeye ayrılmış durumda. Flora bölgeleri ya da fitocoğrafik bölgeler olarak da bilinen bu bölgelerden 3 tanesi, İran-Turan, Avrupa-Sibirya ve Akdeniz
fitocoğrafik bölgesi Anadolu üzerinde kesişiyor.

İran-Turan fitocoğrafik bölgesi, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini, Avrupa-Sibirya fitocoğrafik bölgesi Karadeniz bölgesini, Akdeniz fitocoğrafik bölgesiyse Ege, Marmara ve Toros Dağları’nın güneyini içine alır.

Her üç fitocoğrafik bölgede de birbirinden
farklı bitki türleri yaşar.
Çok az rastlanılabilecek bu durum, bugün
3000’i endemik olmak üzere, 12.000 bitki türünün ülkemizde yaşamasının nedenlerinden biri.

Bitki çeşitliliğinin bir başka nedeniyse;
Anadolu’nun farklı jeolojik, jeomorfolojik ve iklimsel özellikleriyle çok farklı  ekosistemlere sahip olması.

Yüksek dağlar, bozkırlar, sulak alanlar, tuz gölleri, karışık yaprak döken ormanlar, herdem yeşil ormanlar, orman açıklıkları, makiler ve bunların oluşturduğu ekosistemler farklı türlerde bitkilerin yaşamasına olanak verir. 

 

Bitki ve hayvan âlemi dışında bir başka âlem olan mantarlar da ülkemiz coğrafyasında kendilerini yer bulmuş durumda. Bugün ülkemizde 2000 civarında mantar türü yaşıyor ve bu çeşitlilik yeni keşiflerle her yıl artıyor.

 
 
Tavus Kelebeği (Inachis io)

Fotoğraf: Prof. Dr. Ahmet Karataş

            Keten / Endemik 
            (Linum cariense)                             Sabunotu(Saponaria sp.)               Peygamber Ç.(Saponaria sp.)            Melekotu       
        
        
                                              Fotoğraflar: Prof. Dr. Latif Kurt





 

Türkiye, hayvan çeşitliliği açısından dünyanın zengin coğrafyalarından birinde yer alıyor. Anadolu coğrafyasına bakıldığında Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının kesişme noktasında olduğu görülür. Bu kesişme Anadolu’nun her üç kıtaya özgü canlıları barındırmasına neden olur.

İklimsel değişiklikler,yaşam alanları özelliklerinin değişmesi, hayvanların hareket etme ve yeni yaşam alanları bulma içgüdüleri gibi nedenler Anadolu’nun hayvanlar için besin bulma ve barınma türü hayatsal işlevlerine uygun ekosistem varlığıyla birleşince çok zengin bir hayvan çeşitliliği ortaya çıkar.

Hayvan çeşitliliğinin bir başka nedeniyse Anadolu’nun farklı jeolojik, jeomorfolojik ve iklimsel özellikleriyle çok farklı ekosistemlere sahip olması. Yüksek dağlar, bozkırlar, sulak alanlar, ormanlık ve çalılık alanlar, mağaralar ve bunların oluşturduğu ekosistemler farklı türlerde hayvanların yaşamasına olanak verir.

Anadolu’nun kuşların göç yolu üzerinde olması da kuş türleri bakımından zenginlik sağlar.

Türkiye’nin denizel türler açısından da çok zengin olduğu söylenebilir. Kuzeyinde soğuk ve az tuzlu sulara sahip Karadeniz, güneyinde sıcak ve çok tuzlu sulara sahip Akdeniz ve her iki denizin kesiştiği, bir iç deniz olma özelliğindeki, Marmara Denizi birbirinden farklı denizel türlerin yaşamasına olanak sağlar. Ayrıca Kızıldeniz’den gelen tropik kökenli deniz canlılarının sayısındaki artış da tür zenginliğini artırmaktadır. Ayrıca çok sayıda göl ve akarsu sistemleri de tatlısu balıklarının ve omurgasızlarının yaşamasına olanak verir.












 
 

Tulumlu Hayvan Tunikat Papillosa  

Fotoğraf:
Dr. Bülent Gözcelioğlu



 
Ağaç Kurbağası
Hyla Savignyi
Arıkuşu
Merops Apiaster

Asker Balığı
Sargocentron Rubrum

Bukalemun
Chamaeleo Chamaeleon
Dağ Ceylanı
Gazella Gazella
Fırat Kaplumbağası Rafetus Euphraticus







İzmir Yalıçapkını
Halcyon Smyrnensis

Kızböceği
Trithemis Annulata
Kukumav
Athene Noctua

Heybeli Sıçan

Mesocricetus Auratus

Sünger

Haliclona Mediterranea
Uğurböceği Örümceği
Eresus Niger

KAYNAK
 

Bağlantılı Konular



Anahtar Kelimeler-Keywords:
Türkiyenin Biyoçe
şitliliği, kolşik, Türkiye florası, endemik, anadolu faunası, türkiye faunası, endemizm, mikro-gen merkezi, 

 
 
  Spor Spor