İÇSULARIMIZDAKİ İSTİLACI TÜRLER VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞE ETKİLERİ
1. Giriş
Dünyanın pek çok ülkesinde sucul-karasal bitkiler, memeliler, kuşlar, sürüngenler, mikro organizmalar, amfibiler ve balıkları içerisine alan yüzlerce canlı türü “istilacı, yayılımcı veya yabancı, egzotik tür” olarak tanımlanmaktadır. İstilacı türler, bir ekosisteme herhangi bir nedenle ülke içinden veya dışından sonradan eklenmiş olan ve belli bir süre zarfında oradaki biyolojik çeşitliliği doğrudan veya dolaylı olarak olumlu-olumsuz etkileyerek ekosistemde baskın hale gelen türler olarak tanımlanmaktadır.
Beş kıtada istilacı türlerin neden olduğu problemler mevcuttur. Avrupa’daki iç sularda gelişen yaklaşık 80 yabancı türün akvaryum balıklarından kaynaklandığı tespit edilmiştir (Welkomme, 1992). Afrika Kıtası’nın en büyük 3 gölü olma özelliklerinin yanı sıra aynı zamanda endemik tür bakımından dünyanın en zengin göllerinden olan Tanganyika, Malawi, Viktorya Gölleri’nde istilacı türlerin neden olduğu ekolojik ve ekonomik tahribatlar söz konusudur (Diler ve Didinen, 2006). Amerika da içsularda karşılaşılan istilacı türler ile mücadele için her yıl milyarlarca dolar harcandığı rapor edilmektedir (GISP, 2007).
Diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de yabancı yada yerli istilacı türlerin neden olduğu olumlu-olumsuz ekolojik ve ekonomik etkilere yol açan biyolojik olaylar mevcuttur. Türkiye iç sularında bulunan istilacı-yayılımcı sucul canlıların çeşitliliği ve tür sayısı bakımından ulusal ve uluslar arası kaynaklardaki mevcut bilgi çeşitliliği karmaşık olsa da istilacı türlerin etkileri hususundaki görüşler benzerlik göstermektedirler.
2. Türkiye İçsularındaki İstilacı Türler
Türkiye sularına ülke dışından getirilerek deniz ve iç su kaynaklarına aşılanan 25, ülke içerisinde bir başka bölgeye taşınarak aşılanan 15 balık türü bildirilirken (Çetinkaya 2006). Yine dışarıdan getirilen egzotik tür ve yurt içinde bölgeler arası taşınan tatlısu balıkları listesinde 25 egzotik, 16 yerli tür yer almaktadır (Innal and Erk’akan, 2006). Bunun yanı sıra ülkemiz iç sularında biyolojik mücadele amacı ile 2, göl verimliliğini arttırmak amacı ile 14 ve diğer sebeplerle 4 olmak üzere toplam 20 balık türünün aşılandığı bildirilmektedir (bkz. tablo.1) (Balık S. ve Ustaoğlu R., 2006).
Tablo 1. İçsularda balıklandırma amacı ile kullanılan balık türleri, mevcudiyet; ülkeye sonradan getirilen türler (+), ülkede mevcut olan türler (-). (Balık S. ve Ustaoğlu R., 2006).
|
Aşılanma Amacı
|
Olumsuz Etki (+/-)
|
Yabancı/yerli
|
Gambussia affinis
G. holbrooki
|
Biyolojik Mücadele
|
+
|
+
|
Ctenopharyngodon idella
|
Biyolojik Mücadele
|
+
|
+
|
Coregonus laveratus
C. macrophthalmus
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Onchorhynchus mykiss
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Salmo salar
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Salvenilus fontinalis
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Morone chrysopsX Morone saxatilis
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Cyprinus carpio
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Sander lucioperca
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Perca fluviatilis
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Silurus glanis
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Alburnus tarichi
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Tinca tinca
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Tilapia zillii
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Oreochromis niloticus
|
Verimliliği Arttırmak
|
+
|
+
|
Ictalurus punctatus
|
Verimliliği Arttırmak
|
-
|
-
|
Lepomis gibbosus
|
İstemdışı
|
-
|
-
|
Pseudorasbora parva
|
İstemdışı
|
-
|
-
|
Carassius carasius
C. gibelio
C. auratus auratus
|
İstemdışı
|
-
|
-
|
Atherina boyeri
|
İstemdışı
|
-
|
|
2.1. Cyprinus gibelio (Gümüşi havuz balığı): Trakya bölgesinde bulunduğu bilinen bu tür ülkenin diğer bölgelerine de yayıldığı kaydedilmiştir (Şaşı ve Balık. 2003). Üreme ve büyüme potansiyelinin yüksek olması bulunduğu ortamda baskın olmalarına neden olmaktadır. Diğer sazan türleri ile fiziksel benzerliklerinden dolayı karıştırılabilen ve bu yolla da yayılabilen bu tür balıklandırma çalışmaları ile de bir bölgeden başka bir bölgeye taşınabilmektedir.
2.2. Ctenopharyngodon idella (Ot sazanı): Asya kökenlidir, Çin, Amur Irmağı, Doğu Sibirya. Herbivor bir türdür. Tatlısularda akuatik makrofitlerin kontrolü amaçlı yayılmıştır. Üreme potansiyeli yüksektir, ancak triploid türleri genellikle biyolojik kontrol amaçlı kullanılmaktadır. Ergin bir birey kendi ağarlığının 100 katı kadar bitki tüketebilir. Bu türün bulunduğu ortamda biyoçeşitliliği etkilediği bulunmuştur. Akuatik makrofitlerin yoğun olarak tüketilmesi sistemdeki besin tuzu miktarını etkilemekte dolayısıyla trofik etkileşimleri değiştirmektedir. Fitoplankton miktarındaki değişimlere bağlı olarak zooplankton miktarında ve kompozisyonunda da değişimler olmaktadır.
2.3. Gambusia afffinis (Sivrisinek balığı): Güney ve Doğu ABD kökenlidir. Sivrisinek larvalarını tükettiği için “sivrisinek balığı” olarak da bilinir. Sivrisinek mücadelesi amacıyla bu tür Yeni Zelanda dahil bütün dünyaya yayılmıştır.Son zamanlarda bu türün sivrisinek mücadelesinde kullanımıyla ilgili şüpheler ortaya çıkmış ve endemik balık türlerinin biyoçeşitliliği üzerine negatif etkileri olduğu bulunmuştur. Gambusia’lar agresif predatörlerdir. Çok geniş çevresel parametrelere tolere edebilmektedirler.
2.4. Dreissena polymorpha (Zebra midyesi): Hazar Denizi kökenli olan bu tatlısu bivalv türü Amerika, Avrupa ve Asya ülkelerinde oldukça geniş alanlara yayılmıştır. Çok çeşitli su özelliklerinde üreme potansiyeli gösterebilen zebra midyesi bulunduğu ekosistemlerde ciddi ekolojik ve ekonomik hasarlara neden olabilmektedir. Türkiye’de de pek çok baraj gölünde özelliklede Hidroelektrik Santrallerinde ekonomik hasarlara neden olduğu gözlemlenmiştir. D.polymorpha’nın saptandığı yerler: Terkos, Sapanca, Akgöl, Taşkısığı, Acarlar, Poyrazlar, Eğirdir, Kovada, Burdur, Yarışlı, Beyşehir, Bafa doğal gölleri ile İkizcetepeler, Hirfanlı, Kesikköprü, Kapulukaya, Gazibey, Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik, Karkamış, Gölköy, Seyhan, Çatalan, Aslantaş ve Derbent baraj gölleridir (DSİ.2005).
2.5. Aphanomyces astaci (karides-istakoz vebası-mantar): Bu etkenin dünyadaki tüm tatlısu istakozu (Amerikan türü hariç) türlerini enfekte etme yeteneğine sahip olduğu ve %100 ölüme yol açarak populasyonları önemli düzeyde tahrip ettiği bilinmektedir. Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa’nın tamamında Astacus cinsine ait tatlısu istakozlarının yok olmasının temel nedeni olarak gösterilmektedir (Yıldız, H.Y., 2002).
Tablo 2. Global İstilacı Türler Veri Tabanı “Global Invasive Species Database” yer alan istilacı tür listesindeki
Türkiye’de rapor edilen istilacı balık türleri (GISP, 2007).
Yine aynı veritabanında Türkiye’den yerli ve yabancı 27 istilacı sucul bitki ve balık türü rapor edilmiştir.
2.6. İstilacı Tatlısu Bitkileri
Dünyada bazı ülkelerde istilacı tatlısu bitkileri ile mücadele edilerek kontrol mekanizmaları oluşturulmaya çalışılırken Türkiye de bu tür faaliyetler henüz yetersiz seviyelerdedir. Vakit kaybedilmeden içsu kaynaklarımızdaki mevcut veya dışarıdan getirilecek istilacı bitki türlerinin tespitine yönelik araştırmaların hayata geçirilmesi ileride ortaya çıkabilecek muhtemel sorunların mücadelesinden daha az zahmetli olabilir. IAS’nin listelerinde Eichhornia crassipes, Hydrilla, Lythrum salicaria, Myriophyllum spicatum, Salvinia molesta olmak üzere 5 istilacı su bitkisi tür yer almaktadır. Bunun yanı sıra GISP Türkiye de Butomus umbellatus, Hydrocharis morsus-ranae , Nymphoides peltata , Trapa natans , Typha latifolia olmak üzere 5 su bitkisi ve 1 adette alg türü (Didymosphenia geminata) rapor etmektedir(GISP 2007). Yayılımcı su bitkileri ile mücadele etmek balıklarla mücadeleden daha zor olabilmektedir. Bunun en açık örneği Akdeniz’de yayılımını sürdüren Caulerpa taxifolia, Caulerpa racemosa türlerinde görülmektedir. Keza Kızıl Deniz’den Doğu Akdeniz’ e giren C. racemosa günümüzde Çanakkale Boğazı’ na kadar yayılmıştır. Su bitkilerinin sucul ekosistemlerde istenmeyen yayılımının durdurulması basit bir olgu değildir. Bu yüzden de içsulardaki bitki türlerinin şimdiden kontrol altına alınması daha kolay olacaktır.
3. İstilacı türlerin yayılma yolları
İstilacı sucul organizmalar avcılık, yetiştiricilik, turizm, sulama, balıklandırma gibi bilinçli veya bilinçsiz olarak gerçekleştirilen pek çok aktivite ile bir bölgeden başka bir bölgeye taşınabilmektedirler. Hatta kıtalar arası taşınma söz konusu olabilmektedir. Zebra midyesinin orijini Hazar Denizi olmasına rağmen günümüzde Amerika Kıtası’nda bile mevcudiyet göstermektedir. Istilacı sucul türlerin yayılma yolları tablo 3’de açıklamalı olarak sunulmuştur. Ekonomik ve ekonomik sonuçlara neden olabilen istilacı türlerin kontrol altına alınması dünyadaki tüm karasal ve sucul ekosistemler açısından gerekli bir olgudur.
Tablo 3. İçsu ekosistemlerine istilacı türlerin giriş yolları (IAS 2004).
4. İstilacı türlerin ekonomik ve ekolojik etkileri
4.1. Biyolojik çeşitliliğe etkileri
Türkiye biyolojik çeşitlilik ve endemik tür içeriği bakımından oldukça zengin bir coğrafyadır. Türkiye’deki su ekosistemlerinde görülen biyolojik çeşitlilik kayıplarının 6 temel nedenden kaynaklandığı bildirilmektedir; Yabancı türlerin girişi; Aşırı balık avlanması;Yasa dışı avcılık, kirlenme, Habitat tahribi;Turizm.Su rejimine yapılan müdahaleler (Türkiye Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Stratejisi Eylem Planı.2001)
Yabancı veya yerli istilacı türlerin bir bölgeden başka bir bölgeye aktarılması geri dönüşü zor biyolojik zararlara neden olabilmektedir. Eğirdir Gölüne sudak aşılandığı tarihte (1955) gölde 10 tür olduğu rapor edilirken, aşılamadan sonra tür sayısının 3 olduğu bildirilmiştir (Balık, S. ve Ustaoğlu, R. 2006). Buna ilaveten sudağın göle atılmasından sonra bölgedeki balıkçı sayısında düşüş gözlenmiştir; 1978 yılında bölgede 2500 balıkçı varken 1993 yılında bu sayı 350 ye kadar düşmüştür (WWF, 2007). 1975 yılında Köyceğiz Gölü’ne getirilen Oreochromis niloticus günümüzde baskın tür olmuştur (Çetinkaya 2006). Bir şekilde Türkiye’ye gelen Aphanomyces astaci, ekonomik açıdan önemli olan tatlısu kereviti stoklarının çökertmiştir. Bir başka yayılımcı tür olan Carassius gibelio üreme potansiyeli ve kısıtlı sucul ortamlarda yaşayabilme yeteneği gibi nedenlerden dolayı bulunduğu ekosistemlerde baskın tür haline gelebilmektedir. Bu tür Türkiye’nin pek çok içsu kaynağında mevcuttur. Böylesine çeşitli ortam koşullarına dayanıklı ve toleranslı bir türün bulunduğu ortamda biyolojik çeşitliliği etkilememesi düşük bir olasılık olarak kabul edilmektedir.
İstilacı yabancı organizmalar, yerli türlerin yerini alarak, habitat ve besin rekabeti veya hastalık, parazit taşıma, melezleme, predasyon ya da habitat tahribi gibi yollarla biyolojik çeşitliliği olumsuz etkileyebilmektedir. Bu durum, yerli veya endemik populasyonların azalmasına veya yok olmasına, ekosistemlerin de değişmesine veya bozulmasına neden olabilmektedir. Yabancı organizmaların kontrolü ve yok edilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması ve ekosistemlerin daha fazla tahribatının önlenmesi için gerekmektedir.
4.2. İstilacı Türlerin Ekonomik Etkileri
Giriş kısmında da belirtildiği üzere dünyanın pek çok ülkesi istilacı türler ile mücadele ederken biyolojik etkilerin yanında ekonomik bedellerde ödemektedirler (Tablo 4).
İstilacı (=invasive) türlerden kaynaklanan ekonomik ve çevresel kaybın dünyanın 6 ülkesinde yıllık 314 milyar $ olduğu bildirilmiştir GIPS 2007b). Amerika’da oluşturulan bir komisyon yabancı canlıların Amerikan ekonomisine 20. Asırda verdiği zararın 97 milyar dolar mertebesinde olduğunu belirlediği için Amerika bu konuya çok önem vermekte, engelleyici tedbirler konusunu geliştirmektedir. Amerika’ya giren yabancı türlerin %15’nin ekonomiye olumsuz etkileri olduğu tespit edilmiştir (Kiernan, 1993). Yabancı egzotik türlerin bir ortama girdikten sonra mücadelenin ederi bu türlerin girişini engelleyici faaliyetlere göre çok daha pahalıdır. Bu nedenle de engelleyici çalışmalara önem verilmektedir (Durnil et al., 1990).
İstilacı türlerin olumsuz etkilerinin yanında sosyo-ekonomik faydalarından da söz etmek mümkündür.
5. Sonuç
Dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde nesli tehlike altında olan, endemik ve istilacı canlı türleri ile ilgili geniş kapsamlı araştırmalar gerçekleştirilmekte. Bu ülkelerde Dünya Korunma Birliği ya da Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması çin Uluslararası Birlik (IUCN) gibi komiteler mevcuttur. IUCN komiteleri Dünyanın doğal kaynaklarının durumunu değerlendiren ve birliğe öneriler getiren altı komite vardır. Türlerin hayatta kalma komisyonu (Species Survival Commission (SSC)) SSC türlerin korunmasındaki teknik konularda birliğe akıl verir, ve soyu tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan türler için harekete geçer. IUCN Kırmızı Liste'ni hazırlar. Üye sayısı: 7000 Koruma altındaki alanlar için Dünya Komisyonu (World Commission on Protected Areas (WCPA)) WCPA dünya üzerindeki karasal ve denizsel koruma alanların kurulmasını ve efektif bir şekilde yönetilmesini sağlamaya çalışır. Üye sayısı: 1300 Çevresel Kanun Komisyonu (Commission on Environmental Law (CEL)) CEl yeni araçlar ve konseptler ile çevresel hukukun ilerlemesine ve devletlerin çevresel hukuku daha ciddiye almasını sağlamaya çalışır. Üye sayısı: 800. Eğitim ve İletişim Komisyonu (Commission on Education and Communication (CEC)) CEC, doğal kaynakların korunmasında eğitimin ve iletişimin stratejik kullanımının destekleyicisidir. Üye: 600
Ekonomik ve sosyal politika komisyonu Commission on Environmental Economic and Social Policy (CEESP) CEESP Kaynakların korunması ve korunma hakkında ekonomik ve sosyal yardım sağlar. Üye: 500 Ekosistem Yönetimi Komisyonu Commission on Ecosystem Management (CEM) CE doğal ve değiştirilmiş ekosistemlerin yönetimi ile ilgili uzman destek verir. Üye: 400
(GISP.2007)
Bunların yanı sıra uluslar arası bir organizasyon olan (GISP, Global Invasive Species Programe) “Global İstilacı Türler Programı” kapsamında toplam; 172 Enstitü ve Organizasyon, 15 Proje ve araştırma, 12 Online web sayfası Veri tabanı, 31 Download & referans ve 39 Sürekli haber kaynağı mevcut iken Türkiye’ de ise bunlardan yalnızca Enstitü ve Organizasyon alanın da 2 adet (TAGEM, İstanbul Üniversitesi) organizasyon vardır. Ulusal İstilacı Türler Bilgi Merkezi (NATIONAL INVASIVE SPECIES INFORMATION CENTER) yalnızca zebra midyesi ile ilgili üniversiteler, hükümetler ve sivil toplum örgütlerinin yer aldığı 42 adet organizasyon bulunmaktadır.
Türkiye su rezervleri ve biyolojik çeşitlilik bakımından zengin bir ülkedir. Ülke içsularında 26 familyaya ait 236 tür ve alttürün yaşadığı rapor edilmiştir (Kuru 2004). Mevcut biyolojik çeşitliliğinin korunması, verimliliği arttırıcı sürdürülebilir plan ve stratejilerin yeniden gözden geçirilmesi ve uygulama aşamasında üstümüze düşen sorumlulukları tam olarak yerine getirilmesi için daha fazla çaba sarf edilmelidir. Geç kalındığı takdirde ödenecek fatura çok daha maliyetli olacaktır.
İstilacı türler ile mücadelede hükümetler, üniversiteler ve konu ile alakadar diğer tüm kurum ve kuruluşlar arasında ulusal ve uluslar arası iş birlikleri, bilgi alışverişi, karşılıklı sorumluluklar üstlenilmelidir. Biyolojik çeşitliliğin korunmasına yönelik Türkiye’nin de taraf olduğu; Kuşların Korunmasına Dair Paris Sözleşmesi (1966), Avrupa Yaban Hayatı ve Doğal Hayatın Korunmasıyla ilgili Bern Sözleşmesi (1984), Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması İçin Barselona Sözleşmesi (1988), Dünya Kültürel ve Doğal MirasınınKorunması Sözleşmesi (1983), Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Ramsar Sözleşmesi (1994), Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması İçin Bükreş Sözleşmesi (1994), Nesli
Tehlikede Olan Türlerin Uluslararası Ticareti Hakkında Sözleşme (CITES) (1996), Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi (1997), Çölleşme İle Mücadele İçin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi
(1998), Avrupa Peyzaj Sözleşmesi (2000) gibi anlaşmalar mevcuttur.
Türkiye`de su ürünleri üretimi ve balıkçılık kendi sektörünü düzenleyecek, iç ve dış pazar imkanlarını araştıracak, Avrupa ve diğer dünya ülkeleri ile işbirlikleri kurabilecek, balıkçılık yönetimini gelişmiş ülkeler düzeyine taşıyacak, üniversitelerle iş birliği içinde (Ar- Ge) çalışmalarını destekleyecek ve bu alanlarda merkezi otorite olabilecek niteliklerde Türkiye Ulusal Balıkçılık Kurumu adı altında devlete bağlı çalışan bir oluşumun 2005 yıllına gelinmesine rağmen aksaklıklar yaşanmaktadır (Zeybel, N. ve Güner, Y., 2006). Bunu yanısıra Ülkede saygın üniversiteler, araştırma enstitüleri, bakanlıklar ve sivil toplum örgütleri bulunmasına rağmen istilacı ve nesli tükenmekte olan türler ile ilgili veritabanlarının oluşumunda, bilgi elde edilmesinde sıkıntılar ve karışıklıklar mevcuttur.
Türkiye içsularındaki canlı türlerinin yerli, yabancı, istilacı gibi terimler ile tanımlanmasında da karışıklıklar göze çarpmaktadır. Resmi kurum ve kuruluşlar, üniversiteler ve sivil toplum örgütlerinin aynı konuda yayımladıkları veriler arasında bile karışıklıklar gözlemlenmektedir. Istilacı türler ile alakalı uluslar arası veri tabanlarında Türkiye’deki türlerden bahsedilirken hatalar yapılmaktadır. Gerek bu hataların düzenlenmesi gerekse Türkiye biyolojik çeşitliliğinin ulusal ve uluslararası platformlarda geniş kapsamlı veritabanlarının oluşturulması ülke geleceği açısından önemli bir adım olacaktır. Bu anlamda atılması ilk adım gereken ulusal ve uluslar arası camiada hiç bir karışıklığa neden olmayacak karasal ve sucul bütün canlı türlerinin yerli-yabancı, zararlı-zararsız tanımlandığı veritabanlarının oluşturulmasıdır.
Şükran CİRİK¹, Semra CİRİK2, İhsan ÇELİK¹, Pınar ÇELİK¹
¹Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Terzioğlu Kampüsü, 17100 ÇANAKKALE
2Ege Üniversitesi Su Ürünleri FakÜltesi, 35100 Bornova İZMİR.
Tel: 0 286 2180018/ 1594, E-posta: ihsancelik@comu.edu.tr
Göller Kongresi: Göller Yöresi, İç Anadolu Gölleri ve Sorunları, 9-10 Haziran 2007, Isparta İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Isparta, s. 215-228.
Bunlar da ilginizi çekebilir...
• Trol-Gırgır-Parakete Nedir?
• Balıklarda Yaşama, Büyüme ve Ölüm
• Mersin Balığı Üretimi
• İstilacı Balık Türleri ve Hayat Stratejileri
• Türkiye Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Yem Sektörü
• Balık Üretiminden Kaynaklanan Kirlilik ve Çözüm Yolları
• Deniz Kültür Balıkçılığının Çevresel Riskleri
• Akdeniz için IUCN Kırmızı Liste
• Deniz Ürünlerimizin Azalış Sebepleri
• Türk Balıkçıları ve Gürcistan
• Balıkçılık Savaşları
|