Salih Bahtiyar
  Türkiye Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Yem Sektörü
 


Türkiye Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Yem Sektörüne Genel Bakış-II

Özet
Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliği ile balık yemi üretimine ilişkin veriler resmi istatistiklere ilk kayıt olarak yakın bir zamanda geçmiştir.
Ülkemiz yem sanayinde, “balık yemi” adı altında ilk olarak 1999 yılında 38415 tonluk üretimle istatistiklere girmiş ve 2009 yılında 171514 tona ulaşmıştır. Su ürünleri yetiştiriciliğine ilişkin verilerde ilk olarak 1986 yılında 3075 tonluk üretim miktarıyla kayıtlara girmiştir. 2009 yılın da 158729 tona bir başka ifadeyle toplam su ürünleri üretiminde % 25’lik üretim payına ulaşmıştır. Türkiye’de 1999-2009 yıllarında, su ürünleri yetiştiriciliği ile balık yemi üretimi arasında pozitif bir korelasyon (r = % 89,2) olduğu, aynı süreçte balık yetiştiriciliğinin balık yemi üretimine göre regresyonun ise 0,59 olduğu ayrıca 2007–2009 yıllarında ise bu üretimler yaklaşık olarak baş-başa gitmeye başlamış.

GİRİŞ
Su ürünleri yetiştiriciliği; sucul organizmaların biyolojik gelişim evrelerine göre optimum çevresel koşulların kontrollü olarak sunulması, su kaynaklarının ekolojik yapılarını ve dengelerini bozmadan yok etmenden doğal çevrenin ve stokların korunması, doğal stoklardaki av baskısının azaltılması, yetiştiricilikte ekonomik prensipler dikkate alan çok sayıda bilim dalları ve çeşitli sektörlerle ilişkisi olan önemli bir üretim ve bilim alanıdır.        

Bu üretim alanında son 50 yıl içindeki bilimsel-teknolojik gelişmeler ve uygulamalardaki yenilikler sektörünün gelişimine önemli katkılar yapmıştır (Bostock, 2011).

Dünya’da Su Ürünleri Yetiştiriciliği
Birleşmiş Milletlere göre yılda ortalama 78 milyon hızla büyüyen dünya nüfusunun 2030 yılına kadar 8 milyar ulaşacağı ve gelecek 20 yılda ise hayvansal ürün talebinin iki kat artacağını (Anonim, 2008), insanların hayvansal protein gereksinimlerinin yaklaşık %20’sini balıklardan karşıladıkları belirtilmiştir (Lisa ve ark. 2007). Dünyada toplam su ürünleri üretiminin %81’i insanlar tarafından besin olarak tüketildiği (Fao, 2010), ayrıca 100kg karma yem ile salmon balıkları 65kg, tavuklar 20kg, domuzlar ise 13kg yenilebilir et verdiği yani birim yemle daha fazla ürün verdikleri belirtilmiştir(Sabaut, 2007). Bu gibi durumlar sektörün önemini daha da arttırmıştır. Dünyadaki su ürünleri yetiştiriciliği 1970-2008 döneminde yıllık ortalama büyüme hızının %8.3 olmasına karşın, bu süreçte dünya nüfusun yıllık artış hızının ise % 1.6 olduğu belirtilmiştir. Sektördeki bu gelişmenin sonucu olarak, dünyada yetiştiricilik yoluyla kişi başı balık tüketim miktarı 1970 yılında 0.7kg’dan, 2008 yılında on kat artarak 7.8kg’a ulaşmış, genel olarak ise yıllık kişi başı balık tüketiminin 2009 yılına göre 17.2kg olduğu belirtilmiştir (Fao, 2010).

Dünyada su ürünleri üretimi (balık, kabuklu ve yumuşakçaların) 2009 yılında toplam 145.1 milyon ton olduğu ve bu üretimin 55.1 milyon tonunun ( %37.9 ) yetiştiricilik yolu ile elde edilmesine karşın, 1980 yılında su ürünleri yetiştiriciliğinin ise 4.7 milyon ton civarında olduğu bildirilmiştir (Fao, 2010). Dünya su ürünleri yetiştiriciliği 2008 yılında ise 52.5 milyon ton olduğu ve bunun 32,7 milyon tonunu (% 62’sini) Çin, 3.5 milyon tonunu Hindistan, 2.5 milyon tonunu Vietnam,  1.7 milyon tonunu Endonezya, 1.4 milyon tonunu Taylan ve 1.0 milyon tonu da Bangladeş tarafından üretilmektedir (Çizelge 1).

Çizelge 1. Dünya ve bazı ülkelerin toplam 2008-2009 yılı su ürünleri üretimi ve yetiştiricilik miktarı(ton), (Anonim, 2009, Fao. 2008).

Ülkeler

Avcılık

Yetiştiricilik

%

Toplam Üretim

Çin

Hindistan

İspanya

Japonya

Norveç

Fransa

Dünya

14 791 163

4 104 877

917 188

4 248 697

2 430 842

457 127

89 740 919

32 735 944

3 478 690

249 062

732 374

843 730

237 833

52 446 205

64

84

21

14.6

34.6

51.8

36

47 507 761

7 583 567

1 166 250

4 981 071

3 274 572

694 960

142 219 544

TÜRKİYE  2008

              2009

494 124

464 462

152 260

158 729

23.4

25.4

648 384

623 191

Dünyada su ürünleri yetiştiriciliğinde tür bazında  % 39’nu sazan oluşturmakta ve bunu kabuklular, eklem bacaklılar ile somon balığı izlemektedir (Fao, 2008).

Türkiye Su Ürünleri Yetiştiriciliği ve Balık Yem Üretimindeki Gelişmeler
Türkiye su ürünleri yetiştiriciliğinin son 25 yıllık yakın geçmişine bakıldığında; 1985 yılından önce su ürünleri yetiştiriciliğine dair istatistiklere girmiş bir veri bulunmamakla birlikte su ürünleri yetiştiriciliği çalışmaları 1960’lı yılların sonlarına doğru sazan ve gökkuşağı alabalığı, 1980 yılların ilk yarısından itibaren çipura, levrek yetiştiriciliği çalışmalarının başladığı (Demir, 2008) ve ülkemiz içsularında alabalık, sazan, yılan balığı; denizde ise çipura, levrek başta olmak üzere orkinoz, kalkan balığı, lahoz, karagöz, sinagrit, karagöz, fangiri, sivriburun gibi alternatif türlerin yetiştiricilik çalışmalarının yapıldığı da bildirilmiştir(Özden ve ark. 2005).

Türkiye milli ekonomisinde(GSYİH) tarımsal üretim payı 2000 yılında %10.1 iken 2009’da %8.3’e gerilemiş ve ülkedeki toplam çalışan kesiminin % 24’üne istihdamını sağlamaktadır. Toplam tarım üretimindeki balıkçılık ve ormancılığın payı %7’dir (Anonim, 2010a).

Dünyada ve ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliği diğer tarımsal faaliyetlere göre olumlu yönde gelişmeler kaydetmiştir. Dünyada su ürünleri yetiştiriciliğinin gelişimine paralel olarak, Türkiye’ de sektörün büyüme hızı 2005-2009 yıllarında ortalama %21.4 civarında gerçekleşmiştir. Türkiye su ürünleri yetiştiriciliği 2009 yılında toplam su ürünleri üretimin  %25’ne ulaşmıştır. 2003 yılına kadarki süreçte toplam üretimde içsu balıkları (başta alabalık olmak üzere) yetiştiriciliğinin önemli payı olmasına karşın, 2004-2009 yılları içerisinde ise ağırlığı deniz balıkları (başta çipura ve levrek türleri) yetiştiriciliği oluşturmaktadır. Türkiye’de kişi başı balık tüketimi yıllara göre 6.6 ile 8.5 kg arasında değişmektedir (Çizelge 2)(Anonim, 2009). Ülkemizin 2009 yılı verilerine göre su ürünleri üretim miktarı 623 191 ton olup, 158 729 tonunu yetiştiricilik oluşturmaktadır (Çizelge 1-3).

Su ürünleri yetiştiriciliğinin sürdürülebilir bir büyümeyi gerçekleştirebilmesi; kaliteli yem üretiminin sürekliliğine (yem hammaddesinin orijinine, besin maddesi içeriğine, besinlerin sindirilebilirliğine, hammaddenin işlenebilirliğine, kaynağın teminine-sürekliliğine, fiyatına, yem formülasyonuna ve yapım tekniklerine vb.) bağlıdır. Ayrıca balığın biyolojik-fizyolojik özellikleri ile istemlerinin dikkate alınması yanı sıra çevre dostu yetiştiricilik için insan sağlığını riske sokmayan, kaliteli ve uygun fiyata tüketilebilir sağlıklı ürünlerin üretilmesi ilkesinede de özen gösterilmelidir(Delbert ve ark. 2007).

Çizelge 2. Türkiye'de 1986 ile 2009 döneminde bazı yıllara ait su ürünleri yetiştiricilik üretimi, kişi başı su ürünleri tüketim

 

Yıllar

    İçsu 

   Deniz

Toplam Yetiştiricilik Üretimi (ton)

Kişi Başı Tüketim (kg/yıl)

Üretim (ton)

Oran (%)

Üretim (ton)

Oran (%)

1986

3040

98,9

35

1,1

3 075

 

1990

4237

73,3

1545

26,7

5 782

 

1995

13113

60,7

8494

39,3

21 607

 

1999

37770

60

25230

40

63000

7.59

2000

43385

54,9

35646

45,1

79 031

7.98

2001

37514

55.8

29730

44.2

67244

7.54

2002

34297

56.0

26868

44.0

61165

6.69

2003

40217

50.3

39726

49.7

79943

6.64

2004

44115

46,9

49895

53,1

94 010

7.81

2005

48604

41

69673

59

118277

7.22

2006

56714

43.97

72229

56.03

128 943

8.19

2007

59033

42.20

80840

57.2

139 873

8.56

2008

66557

43.73

85629

56.27

152 186

7.81

2009

76248

48.04

82481

51.96

158 729

7.58

Türkiye’nin 1999-2009 yıllarında, su ürünleri yetiştiriciliği ile balık yemi üretimi arasında %892 düzeyinde pozitif bir korelasyon olduğu, ayrıca aynı süreçte balık yetiştiriciliğinin balık yem üretimine göre regresyonun ise 0,5966 olduğu hesaplanmıştır. Türkiye’de 2006 yılına kadar su ürünleri yetiştiricilik miktarı, balık yemi üretim miktarının yaklaşık 1.4-2.1 katı olarak hesaplanmıştır. Bu sürece kadarki durum oldukça ilgi çekici ve detaylı olarak araştırılması gereklidir. Daha sonraki zaman diliminde 2007-2009 yılında ise üretilen yem miktarı ile yetiştiricilik üretimi yaklaşık olarak baş başa gitmeye başlamış, hatta yem miktarının biraz daha yüksek olduğu da görülmektedir (Çizelge 3).

Türkiye balık yetiştiriciliği ve yem üretim miktarlarına ait 1986-2008 yıllarına ait rakamsal verilerde anlamlı ve mantıksal ilişkileri ifade etmede sıkıntılar olduğu söylenebilir. Bunun nedenlerinden biri balık yem üretim miktarlarına ait veri eksiliğidir, yani balık yemi olarak istatistiksel kayıtlara girmemiş olma olasılığı ve ithal yem cinslerinin net olarak belli olmamasına bağlı olabilir. Ülkemiz yem sanayinde, “balık yemi” adı altında ilk olarak 1999 yılında 38 415 tonluk üretim miktarı ile istatistiklere girmiş ve balık yemi üretimi 2010 yılında 184 810 tona ulaşmıştır. Ayrıca 1999-2006 yılları arasında balık yetiştiriciliği ve balık yemleri üretim miktarları arası korelasyon %87, yetiştiriciliğin yem üretimine göre regresyonu ise 1.70 olarak hesaplanmıştır.  2007-2009 yıllarına ait üretim miktarlarına bakıldığı zaman korelasyon katsayısı 0.41, balık yetiştiriciliğinin yem üretimine göre regresyonu da 0.633’dir. Ülkemizin 2010 yılı hayvansal yem üretimi toplam 11 501 123 ton olmuş ve bu üretimin %1,6’sını balık yemi oluşturmaktadır.

Türkiye balık yetiştiriciliği ve yem üretim miktarlarına ait 1986-2008 yıllarına ait rakamsal verilerde anlamlı ve mantıksal ilişkileri ifade etmede sıkıntılar olduğu söylenebilir. Bunun nedenlerinden biri balık yem üretim miktarlarına ait veri eksiliğidir, yani balık yemi olarak istatistiksel kayıtlara girmemiş olma olasılığı ve ithal yem cinslerinin net olarak belli olmamasına bağlı olabilir.

Çizelge 3. Türkiye’nin balık unu, balık yemi, toplam su ürünleri üretimi ve yetiştiricilik üretim miktarı(ton) (Anonim, 2009; Anonim, 2010b) 

 

   Yıllar

Toplam Üretim

Avcılık üretimi

Yetiştiricilik üretimi

Balık yemi üretimi

Balık unu üretimi

1999

636 824

573 824

63 000

38 415

150 000

2000

582 376

503 345

79 031

40 646

71 000

2001

594 977

527 733

67 244

39 396

62 755

2002

627 847

566 682

61 165

35 368

156 000

2003

587 715

507 772

79 943

52 260

120 000

2004

644 492

550 482

94 450

64 414

105 000

2005

546 063

426 496

119 567

55 058

30 000

2006

662 073

533 048

129 025

70 153

60 000

2007

772 471

632 450

140 021

164 611

170 000

2008

646 384

494 124

152 260

159 152

95 742

2009

623 191

464 462

158 729

171 514

90 211

2010

-

-

-

184 810

-

Ülkemiz yem sanayinde, “balık yemi” adı altında ilk olarak 1999 yılında 38 415 tonluk üretim miktarı ile istatistiklere girmiş ve balık yemi üretimi 2010 yılında 184 810 tona ulaşmıştır. Ayrıca 1999-2006 yılları arasında balık yetiştiriciliği ve balık yemleri üretim miktarları arası korelasyon %87, yetiştiriciliğin yem üretimine göre regresyonu ise 1.70 olarak hesaplanmıştır.  2007-2009 yıllarına ait üretim miktarlarına bakıldığı zaman korelasyon katsayısı 0.41, balık yetiştiriciliğinin yem üretimine göre regresyonu da 0.633’dir. Ülkemizin 2010 yılı hayvansal yem üretimi toplam 11 501 123 ton olmuş ve bu üretimin %1,6’sını balık yemi oluşturmaktadır.

Balık yemi üretimi ile su ürünleri yetiştiriciliği üretim miktarları arasında ters bir durum olduğu gözlenmiş. Bu durum, tüketilen yem ve elde edilen ürünün miktarı “yem dönüşüm oranına” göre irdelendiğinde, bir kilo canlı ağırlık için yaklaşık bir kilo karma yem tüketiminin olduğu kabul edildiğinde 2004 yılı için 30000 ton, 2005 yılı verilerine göre yaklaşık 60000 ton yem açığı olduğu belirlenmiş, bu yem açığının 15 924.6 tonu (2006 yılı yem sanayi istatistiğine göre ise 29 541 tonu) ithalatla karşılanmış. Bu durumda kayıtlara girmemiş bir kısım verilerinde olabileceği belirtilmiştir (Demir, 2008).

Son yıllarda su ürünleri ihracat değerleri ithalat rakamlarının üzerine çıkmıştır. 2006, 2007 ve 2008 yılları ithalat değerleri sırası ile 148 217 000, 175 014 000 ve 198 576 000 ABD doları;  ihracattı ise sırası ile 205 368 000,  221 325 000 ve ABD doları olarak gerçekleşmiştir (Fao, 2008).

Dünyada 2006 yılında tüm hayvanlar için üretilen toplam karma yem miktarının 635 milyon ton olduğu ve bu dönemde ise balıklar için üretilen yem miktarının 25.4 milyon ton (%4) olduğu belirtilmiştir. Sucul organizmalar için 2005 yılında üretilen 23.13 milyon ton karma yemin; %41.8’i sazan, %7.7’si somon, %3.2’si alabalık, %18’i karides, %9.5 tilapia ve %6’sı deniz balıkları için üretilen yemlerdir (Fao, 2007).

Ülkemiz içsu kaynaklarında 1112, denizlerinde 307 adet çeşitli tipte işletme ile 16 adet deniz balıkları kuluçkahanesi olmak üzere toplam 1435 adet işletme faaliyet göstermektedir. Tesis kapasiteleri 3–5 ton/yıl ile 1000–3000 ton/yıl gibi çok farklı büyüklükteki işletmelerden oluşmaktadır. İçsu balıkları üretim tesislerinin yaklaşık %91’i 100 ton/yılın altında (toplam işletme sayısının %93,3’ü) üretim yapmaktadır. Deniz balıkları üretimini yapan işletmelerden yılda 100 tondan daha az kapasiteli olanların oranı %48 (toplam işletme sayısının %10’u) ve yılda 1000 ton ve üzerinde üretim yapan işletmelerin büyük çoğunluğu deniz balıkları işletmeleridir (Anonim, 2007).

2006 yılı itibarıyla kurulu yem fabrika sayısı 646 adet, toplam kapasite 15.598.000 ton/yıl, faaliyette olmayan fabrika sayısı ise 178 adettir. Kurulu kapasite oranı %60 düzeyinde olduğu belirtilmiş. Türkiye’de su ürünleri sektörünün yem gereksinimi, çoğunluğu diğer hayvancılık sektörüne hizmet veren yem fabrikaları aracılığıyla sağlanmaktaydı. Ancak bu fabrikalarda kullanılan pelet teknolojisi balık yemi için uygun bir yem yapım teknoloji değildir (Demir, 2008).

Balık yemi yapımı için en uygun teknoloji şu an ekstruder ve ekspander teknolojisidir. Ekstruder yem yapım tekniğiyle balık, kedi, köpek ve laboratuvar hayvanlarının yemlerinin üretiminde hammaddelerin pişirilmesi, salmonelladan arındırılması, zararlı besin (antinutrient) bileşenlerin zararsız hale getirilmesi, yağ enerjisinden yararlanmanın artırılması, yemden yararlanmanın yükseltilmesi, nişastanın % 80’in jelatinleşmesi ve buna bağlı olarak su tutma kapasitesinin de artması üzerine olumlu etkileri olmaktadır (Ergün ve ark. 2004).

Ülkemizde gerek içsularda gerekse deniz ortamında yetiştiriciliği yapılan türlerin çoğunu karnivor balık türleri oluşturmaktadır. Beslenmelerinde hayvansal kökenli besinleri tercih eden karnivor balıkların karma yem bileşimlerinin %60-80’ni hayvansal protein kaynaklı yem hammaddeleri oluşturmaktadır. Besin piramidinin en üstünde olan bu canlıların yemlerinde ağırlık olarak hayvansal kaynaklarının özelliklede balık unu ile yağının yaygın olarak kullanılmasından dolayı birim üretim maliyetleri herbivor ve omnivor türlere göre daha yüksektir.

Araştırıcılar karnivor balıkların yoğun yetiştiriciliğinde birim maliyetin %30-70’ni yem girdisinin oluşturduğunu belirtmişlerdir (Bostock, 2011; Atay, 1995; Bilgüven, 2002; Sabaut, 2007). Doğal ekosistemlerde karnivor balıkların 1 kg canlı ağırlık kazancı için 5-20 kg canlı yem tükettiği bildirilmiştir(Sabaut, 2007; Fao 2007). Yetiştiricilik koşullarında alabalıklar besin kesesi çekilip dışarıdan yem almaya başladıktan yaklaşık 8–12 ay içerisinde satış ağırlığına (180-220g) ulaşmaktadır. Bir kilo balık üretimi için daha önceleri 1.5–2.0 kg karma yem gerekli iken bu değer son yıllarda ise canlı biyolojisi ve su kalitesi hakkındaki bilgi birikiminin artması, koşulların izlenebilirliği ve kontrol altına alınması, daha uygun yem için hammadde seçimi, yem formülasyonu, yem yapım tekniği, çevre ve bakım besleme koşullarının optiminizasyonu, teknolojik olanakları ve ekipmanları kullanmak suretiyle yem dönüşüm oranı (FCR)  0.9–1.4kg düzeyine çekilmiştir. Çipura, levrek balıkları 14–18 aylık süreçte satış ağırlığına (350-450g) ulaşmakta ve birim balık üretimi için yaklaşık 1.4–2.29kg yem kullanılmaktadır (Yıldırım ve Alpbaz, 2005). Birim somon üretimi için gerekli yem balığı miktarı 1995 yılında 7.5 birim iken 2006 yılında 4.9 birime; alabalıkta 6’dan 3.4’e; yılan balığında 5.2’den 3.52’ye; deniz balıklarında 3’den 2.2’ye; karideste 1.9’dan 1.4’e, Çin sazanında 0.2’ye; tilapiada 0.4’e ve bazı tatlısu kabuklularında 0.6 birim olmuştur (Tacon ve Metian, 2008).

Somon yetiştiriciliğinde yem kalitesindeki gelişmeler ile yem dönüşüm oranı (FCR) 1’e ulaşmıştır. Ancak bir kg balık yemi için 3.2 kg canlı balığa (yem balığına) gereksinim olduğu,  bununla birlikte ekolojik ortamda 1kg karnivor balık üretimi için ise 10-15 kg. canlı balığın tüketilmesinin gerekli olduğu bildirilmiştir(Gillund ve Myhr, 2010). Yetiştiricilikle canlı yem kaynaklarının doğal ekosistemdeki duruma göre ne kadar çok etkin kullanıldığını bu rakamsal veriler açıkça gösterdiği söylenebilir.

Tropik omnivor balıklar enerji kaynağı olarak karbonhidratları soğuksu ve karnivor balıklara göre daha iyi kullanmaktadır. Bu durum karnivor ve soğuksu balıklarının bitkisel protein kaynaklarından yararlanmada da önemli sınırlayıcısı olacağı ifade edilmiştir. Bu nedenle tropik omnivor balıkların üretim maliyetleri gerek soğuksu gerekse karnivor balıklardan daha ucuz olacağından gelecekte insanların protein gereksinimlerinin karşılanması için herbivor ve omnivor balıkların yetiştiriciliğinin daha yaygınlaştırılmasının uygun olacağı bildirilmiştir (Fao, 2007). Sazan balıklarında alfa-amilaz aktivitesi sarıkuyruktan yaklaşık 80, gökkuşağı alabalığından 30 kat yüksektir (Stone, 2003). Bu türlerin üretimi ile yemin fiziksel, kimyasal ve biyolojik değeri artırılarak canlının yemden optimum düzeyde yararlanmasına, yem kayıplarının azaltılmasıyla da birim maliyetin daha aşağıya çekilmesine, ayrıca çevre kirliğine yol açacak azot ve fosfor yükünün azaltılması yönünde de önemli katkılar sağlamaktadır (Demir, 2008).

Bir çalışmaya göre Türkiye’de 2006 yılında balık yemi üretim miktarı yaklaşık 190,000–200,000 ton olarak tahmin edilmesine karşın (Çizelge 4) (Tacon ve Metian, 2008), ülkemiz istatistiklerine göre ise aynı yıl 70 153 ton olarak kayıtlara geçmiştir (Çizelge 3). Ayrıca başka bir kaynağa göre 2005 yılı verilerine göre su ürünleri yetiştiriciliği yapan işletmeler yem gereksinimlerini yurt içindeki 18 adet yem fabrikası ve balık yemi ithalatı yapan firmalardan sağladığı, bununla birlikte yetiştiricilikteki üretim miktarı göz önüne alındığında ise yaklaşık 200 000 ton/yıl balık yeminin kullanılmış olacağı belirtilmiştir (Anonim, 2007). Ülkemizde aynı yıl gökkuşağı alabalığı, çipura ve levrek yetiştiriciliği için üretilen yem miktarı, yem dönüşüm oranı, bu balıkların karma yemlerinde balık ununun ve balık yağı kullanım oranları verilmiştir (Çizelge 5). Aynı çalışmada deniz balıkları yemlerinde % 32-38 balık unu, somon balığı yemlerinde % 10-20 balık yağı, gökkuşağı alabalığı yemlerinde % 18-30 balık unu ve % 10-15 balık yağı, yılan balığı yemlerinde % 40-55 balık unu ve % 3-5 balık yağı, Çin sazanı yemlerinde % 0-1 balık yağı, tilapia yemlerinde % 3-6 balık unu ve kanal yayın balığı yemlerinde ise % 10 balık unu kullanıldığı bildirilmiştir (Tacon ve Metian, 2008).

Çizelge 4. Türkiye’de bazı balık türleri için üretilen yem miktarı, yemlerde kullanılan balık unu ve yağı oranlar ile yem dönüşüm oranları

 

Tür

Üretilen yem miktarı

(ton)

Yem dönüşüm oranı

(FCR)

Yemde balık unu kulanım oranı

(%)

Yemde balık yağı kulanım oranı

(%)

Alabalık

40 500

 0.7–1.2

30–55 (35)

8–15 (13)

Çipura

63 000

1.6–2.2 (1.9)

30–65 (40)

8–13 (12)

Levrek

88 000

1.8–2.4 (2.1)

30–65 (40)

8–14 (13)

Bazı balık türlerinin yemlerinin yem hammadde dağılımı verilmiştir(Çizelge 5) (Sabaut, 2007). Avrupa’da 2004 yılında yetiştiriciliği yapılan bazı balık türlerinin gelim evrelerine göre yemlerinin protein, yağ değerleri ve FCR oranları verilmiştir (Çizelge 6) (Fao, 2007).

Çizelge 5 . Karma yem yapısına giren balık unu, yağı ve diğer hammaddelerin yüzde dağılımı

Türler

Karma yem yapısının hammadde dağılımı

Balık unu (%)

Balık yağı (%)

Diğerleri (%)

Salmon

40

25

35

Alabalık

30

15

55

Karides

25

2

73

Deniz balıkları

50

15

35

Çizelge 6. Avrupa’da 2004 yılında yetiştiriciliği yapılan bazı balık türlerinin yemlerinin protein ve yağ değerleri ile FCR oranları

Yem tipi

Protein (%)

Yağ (%)

Yem Dönüşüm oranı (FCR)

Somon başlatma yemi

50-55

14-23

0.9-1.0

Somon büyütme yemi

34-50

22-38

1.2-1.3

Alabalık başlatma yemi

50-57

14-22

0.8-0.95

Alabalık büyütme yemi

38-50

8-33

0.9-1.3

Diğer deniz balıklar

50-60

12-24

1.1-1.4

Diğer tatlısu balıkları

31-55

7-18

1.1-1.4

Su ürünleri yetiştiriciliğinin (balık ve kabuklu canlılar) denizel kaynaklı organizmaların avcılığından elde edilen balık unu ile balık yağının üretimine bağlı oldu belirtilmektedir. 2006 yılı verilerine göre su ürünleri yetiştiriciliği tarafından dünya balık unu üretiminin % 68,2’ni (3.724.000 ton) ve balık yağının ise % 88,5’ni (835 bin ton) kullanıldığı bildirilmiştir (Tacon ve Metian, 2008). Balıkçılık sektörü balık unu ve yağının üretiminin yaklaşık % 33’nü tükettiği bildirilmiştir (Silver, 2011). Ayrıca dünyada toplam su ürünleri üretimin %19’luk (27.3 milyon ton) kısmının önemli miktarı da balık unu ve balık yağı üretiminde kullanılmaktadır (Fao, 2010).

Dünyadaki balık unu üretimi 1989 yılında 7.1 milyon ton olduğu ve bunun %10 su ürünleri yemlerinde kullandığı, 2000 yılında bu oran % 34’e, 2010’da ise % 49 çıkacağı, balık yağı ve unu fiyatlarının 2000 yılında 694 dolardan Mart 2008’de 1700 dolara kadar yükseldiği bildirilmiştir (Tacon ve Metian, 2008).

Somon yetiştiriciliği geleceğinin yemlerinde gereksinim duyulan %40-60’lık balık unu ve yaklaşık  %20–30’luk balık yağı kullanım miktarlarının azaltılmasına ilişkin alternatif besin kaynaklarına ve besleme stratejilerinin geliştirilmesine bağlı olduğu belirtilmiştir (Gillund ve Myhr, 2010). Balık yağı ve unu üretim miktarının balık avcılığı ile kuvvetli ilişkisine bağlı olduğu, ayrıca balık yağı talebi ile arz arasında uyumsuzluk olacağı ve balık yağı talebinin de 2030 yılında 40 milyon tona ulaşacağının beklendiği bildirilmektedir (Miller ve ark., 2008).                            

Halihazır olarak balık unu ve balık yağı şu anki su ürünleri yetiştiriciliğini teşvik edecek ve destekleyecek düzde olsa bile, çok yakın bir zamanda önemli bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır. Bu nedenle alternatif yem hammadde kaynakları arayışına da hız verilmesi gerekmektedir. Bu alternatifler ise: Su ürünleri(balıkçılık) ile diğer hayvansal yan ürünler, bitkiler, genetiği değiştirilmiş bitkiler, besinsel içerikleri zenginleştirilmiş bitkisel organizmalar, genetiği değiştirilmiş mikroorganizmalar ve bunlardan elde edilen ürünler ifade edilmektedir (Gillund ve Myhr, 2010).

Balık yağı dışında n-3 içeren uzun zincirli çoklu aşırı doymamış yağ asitleri (n-3 LC-PUFA) kaynakları; a) Diğer deniz orjinli yağlar (kopepod ve  krill’den elde edilenler), b) Bitkisel yağlar (örneğin balıkların  stearidonik asidi biyosentetik işlemlerle n-3 LC-PUFA’ ya  dönüştürebilecekleri), c) Denizel orijinli besinlerin zincirinde yer alan bazı mikroorganizma türleri, n-3 LC-PUFA zengin tek hücreli organizmalar, d)  Karasal orijinli yağlı tohumlu bitkiler ve tek hücreli organizmaların genetik modifikasyon işlemlerle  n-3 LC-PUFA zenginleştirilmiş kaynaklar olarak kullanılabileceği belirtilmektedir. Balık beslemede karışık yağ kaynaklarının kullanılması ise canlıların mevsimsel gereksinimlerinin karşılanması ve ayarlanması konusunda kolaylık sağlamasına,  ayrıca yem üreticilerine ise hammadde ve yem maliyetleri bazında esneklik sağlayacağı da belirtilmiştir. Atlantik somonun beslenmesinde bitkisel yağ kaynaklarından kolza, soya, zeytinyağı, keten tohumu, ayçiçeği ve hurma yağları yoğun şekilde araştırılmıştır. Genetiği değiştirilmiş ticari ürünlerin başında soya, mısır, pamuk ve kolza yer aldığı, ayrıca ABD’de ve Amerika’da yaygın şekilde dağıtımı yapıldığı belirtilmektedir. Kuzey Amerika ve Avrupa'da hiçbir kurum veya kişinin 2008 yılının başına kadar genetiği değiştirilmiş balık ürünlerinin insanların tüketimine sunulması konusunda ticari olarak hiçbir kimsenin izin ve yetkisinin olmadığı ancak genetiği değiştirilmiş birçok balık ve kabuklu deniz ürünlerinin geliştirilerek birkaç yıl içinde pazarlanmasının da çok yakın bir zamanda olacağı açıklanmıştır. Ayrıca bu tür ürünlerin liste başında da somon balığının olacağı bildirilmiştir. Bu uygulamalar ile yem dönüşüm oranının ve bitkisel besinlerin sindirilme oranın iyileşeceği, üreme kontrol altına alınarak tek cinsiyetli bireylerin yetiştiriciliği ile daha hızlı bir büyüme ve rekabetle oluşacak büyüme kayıplarının azaltılması, patojen ve parazitlere karşı daha dirençli bireyler olacağı, çevresel koşul değişimlerine daha toleranslı bireylerin olacağı, ayrıca bu yeni organizmalarla yetiştiriciliği çevre üzerindeki zararlı etkilerinin azalacağı yönünde bazı avantajları olacağı ileri sürülmektedir. Bununla birlikte bu tür ürünlerin oluşturabileceği olası riskler ise; Genetik, sağlık (alerjik ve toksik etki, yatay gen transferi), çevresel etki (ekolojik bilgi, biyo-çeşitlilik konusu, elimination, invasion, trojan gen etkileri, fiziksel ve biyolojik baskı) ve Sosyo-ekonomik riskler olarak sayılmaktadır (Le Curieux-Belfond ve ark., 2009).  Ayrıca balık yemlerinde kullanılan yağlarda izlenmesi gereken önemli bir konuda zenobiyotik (xenobiotic)’lerdir, örneğin bunlar dioksin ve dioksin benzeri Poliklorbifenil (PCB) bileşikler olarak bildirilmiştir (Miller ve ark., 2008).

Sonuç
Sonuç olarak: Yetiştiricilikte kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmada canlının sağlığını, verimliliğini, ürünün kalitesi ve miktarını, organik atıkların çevre üzerine yaptığı etkinin payını, ayrıca üretim maliyetlerini de belirleyen ve etkileyen unsurların en başında besin ve besleme gelmektedir.  Bu nedenle çevre-canlı-yem-bilgi-teknik-ekonomik faktörlerin optimize edilmesi gereklidir. En kısa sürede ülkemizin toplam su ürünleri üretiminde, yetiştiriciliğin payını 2009 yılı dünya ortalaması (%37.9)  düzeyine çıkarılması hedef alınmalıdır.

Ülkemiz su ürünleri sektörü açısından en kısa sürede yapılması önemli olan bir konuda kişi başı tüketim miktarını en az iki kat artıracak çalışmaların yapılması ve desteklenmesi gerekmektedir. Tüketimdeki bu artışın karşılanması için en önemli ve etkin yollar denizel  alan ve kaynaklarımızın kullanımı olanaklarının artırılması, ayrıca herbivor ve omnivor türlerin yetiştiriciliğine öncelik verilerek ve gerekli desteklemeler yapılarak üretim artırmalıdır. Ayrıca bu türlerin yetiştiriciliğiyle çevreye bırakılan organik atık (azot ve fosfor) miktarı da azalacaktır. Bununla birlikte yem maliyetlerinin daha düşük olması nedeniyle üretim maliyetleri de düşecek ve daha ucuza tüketilebilir hayvansal besin kaynağı üretilecektir. Balık unu ve yağı üretimi için doğadaki balık stokları üzerindeki av baskısı azalacak ve stokların korunmasına katkı sağlayacaktır. Benzer birçok avantajlı nedenlerden ötürü ilgili bakanlık tarafından bu türlerin üretimine daha fazla teşvik ve destekte verilmelidir.

Yetiştiricilik sektöründe genetik ve ıslah çalışmalar ilgili bakanlığın denetimde, başta üniversiteler ve araştırma enstitülerince yürütülmelidir. Balıkların beslenmeleri için balık unu ve yağı kaynaklarının alternatifi olacak yem kaynaklarına öncelik verilmelidir. Ayrıca balıkların genetik yapılarına müdahale etmeden önce yetiştiricilik çalışmaları ile her tür için başarı %100 ulaşılmalı ve bu başarıya ulaşmada da genetiği değiştirilmiş ürünler kullanmadan gerçekleştirilmelidir.

Yrd. Doç. Dr. Orhan DEMİR
Süleyman Demirel Üniversitesi
Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi  

 Katkılarından dolayı teşekkürlerimizle.

Bunlar da ilginizi çekebilir...
• Balıklarda Yaşama, Büyüme ve Ölüm
• Trol-Gırgır-Parakete Nedir?
• Mersin Balığı Üretimi
• İstilacı Balık Türleri ve Hayat Stratejileri
• İçsularımızdaki İstilacı Türler Ve Biyolojik Çeşitliliğe Etkileri
 Balık Üretiminden Kaynaklanan Kirlilik ve Çözüm Yolları
 Deniz Kültür Balıkçılığının Çevresel Riskleri
• Akdeniz için IUCN Kırmızı Liste
• 
Deniz Ürünlerimizin Azalış Sebepleri
• Türk Balıkçıları ve Gürcistan
• Balıkçılık Savaşları


 
 
 
  Spor Spor